Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi | Mehmet Akif Ersoy Uygulama ve Araştırma Merkezi

I. Uluslararası Mehmet Akif Ersoy Bilim ve Sanat Ödül Töreni

Üniversitemizin kuruluşunun 10. ve İstiklal Marşımızın Kabulünün 95. yılı münasebetiyle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'a "Fahri Doktora Payesi"nin takdimi ile "I. Uluslararası Mehmet Akif Ersoy Bilim ve Sanat Ödül Töreni", Üniversitemiz Konferans ve Sergi Salonu’nda gerçekleştirildi.

Tören öncesinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, Üniversitemiz Anı Defterini imzaladı. Tören Saygı duruşu ve Üniversitemiz Korosu tarafından İstiklal Marşının okunması ile başladı. Ardından Üniversitemiz Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Müzik Eğitimi Anabilim Dalı öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeki NACAKCI yönetiminde hazırlanan ve kendilerine TRT Sipsi Sanatçısı Ferhat ERDEM’in eşlik ettiği müzik dinletisi gerçekleştirildi.

Açılış konuşmasını yapan Rektörümüz Prof. Dr. Adem KORKMAZ,  “Sayın Cumhurbaşkanımız yaptığımız daveti büyük bir âlicenaplık göstererek kabul ettiler ve katılımları ile bizleri onurlandırdılar.“Bir mümin abdest alsa bir nehir şereflenir, bir kâmil konuk gelse bir şehir şereflenir” der üstat Abdurrahim Karakoç bir şiirinde. Sizler de bizleri şereflendirdiniz, tekrar hoş geldiniz. Kurmuş olduğunuz üniversite, onuncu yılında belli bir olgunluğa ermiş, diktiğiniz fidan ağaç olmuş ve bugün meyveye durmuştur. 2006 yılında 3 fakülte 5 meslek yüksekokulu ve 1 yüksekokul ile başlayan süreç, 2015 yılına kadar 6 fakülte, 10 MYO, 5 yüksekokul şeklinde ivmesini arttırmıştır. Göreve geldiğimiz 2015 mayıs ayından itibaren üniversitemizin hızla gelişmesi için yeni bir eylem planı hazırlayarak 4 yeni fakülte, 1 Türk müziği konservatuvarı, 3 meslek yüksekokulu kuruluşunu gerçekleştirdik.  Üniversite’nin şehirle bütünleşmesi, akademik birikimin iş dünyası ile ortak bir platformda buluşmasını temin etmek üzere, "Burdur Gelişim Enstitüsü" nü kurduk. Ülkemizin her bir şehrinde artık bir üniversite var. Kuruluş yıllarında maalesef mevcut akademik alt yapıların eksikliğinden, fiziksel kapasitelerin yetersizliğinden bahisle bu üniversitelerin gelişemeyeceği, kadük kalacağı yönünde bir takım olumsuz düşünceler gündeme taşınmıştı. Ne var ki, hükümetlerinizin verdiği desteklerle üniversitelerin birçok meselesi çözüldü, çözülmeye devam ediyor. Bugün çoğu kendi ayakları üzerinde durma noktasının da ötesine geçerek, bulundukları şehre her yönden katkı verir hale geldiler. "Her ilde bir üniversite projesi" Anadolu’nun her noktasında gelişmenin ve kalkınmanın birer motoru, sosyal ve ekonomik gelişmenin önemli ayaklarından birisi haline geldi. Üniversite-şehir işbirliğini her düzeyde geliştirmek için hem sanayi hem de sivil toplum ile ortak projeler üzerinde çalışıyoruz. Örneğin Burdur’un hayvancılık potansiyelini üniversitenin akademik gücüyle birleştirerek, yalnızca burdur hayvancılığı için değil bölge hatta ülkemiz hayvancılığının gelişimine katkı verecek şekilde yeni çalışmalar ve projeler hazırlıyoruz. Mehmet Akif Ersoy üniversitesi olarak, sorumluluğumuzun bilincinde ve omuzlarımızda taşıdığımız ağır yükün farkındayız. Mehmet Akif Ersoy, her şeyden önce yukarıdan beri sizlere bahsetmeye çalıştığım kâmil insanın müşahhas bir örneği idi. O sadece şair değil, aynı zamanda büyük bir düşünce ve aksiyon adamıydı. Mehmet Akif duruşundan taviz vermediği için hayatını yalnız adam olarak sürdürdü. Çünkü iyi insan olmak, bazen yalnız olmayı gerektirir; evet, o yalnızdı. Kamil insan olmak sorumluluklarının gereğini korkmadan üstlenmeyi icap eder; evet, o bunu yaptığı için yalnızdı. "büyük Adamlar", eseriyle hayatlarını birleştirebilen; hatta hayatını bir eser titizliği ile yaşayabilen adamlardır. İşte merhum Akif bunu başarmıştı. Akif, neye iman edilirse öyle yaşanılması gerektiğini en somut şekilde hayatında ortaya koyan bir büyük kâmil insandı. Her ne kadar biz ona “vatan şairi” yahut “istiklal şairi” diyorsak da aslında o bunlarla birlikte tam anlamıyla bir “iman şairiydi". Unutulmamalıdır ki "Asım’ın günümüzdeki nesli" de bu memleketin, bu coğrafyanın huzura kavuşmasını, misyonuna kaldığı yerden devam etmesini sağlayacak nesildir. Bugün medyadan, akademiye, ordudan eğitime devletimizin her kademesinde, derdi memleket olan imanlı bir nesle ihtiyacımız var.  Biz de bu bilinçle, "Asım'ın nesli" hedefini öksüz bırakmamaya, böylelikle merhum Akif'e layık olmaya büyük özen gösteriyoruz. Sevinerek ifade etmeliyim ki bugün aramızda, dünyanın 11 farklı ülkesinden Mehmet Akif Ersoy üzerinde çalışmalar yapan akademisyen ve araştırmacılar bulunuyor. Son olarak, üniversitemizin 10. kuruluş yıldönümü münasebetiyle bu yıl ilkini düzenlediğimiz "I. Uluslararası Mehmet Akif Ersoy Bilim ve Sanat Ödülleri"ni, zatı âlinizin destek ve himayeleriyle, etkisini daha da arttırarak iler ki yıllarda da sürdürmek istiyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken zatıâlilerinize katılımlarınız için bir kez daha teşekkür ediyor ve şükranlarımı sunuyorum.” şeklinde konuştu.

Konuşmalarının ardından fahri doktora payesini almak ve binişlerini giymek üzere Cumhurbaşkanımız sahnede yerini alırken, Rektörümüz tarafından da Üniversitemiz senato kararını okundu. Senato kararının okunmasının ardından Rektörümüz tarafından Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’a fahri doktora payesi sunuldu ve binişleri giydirildi.

Üniversitemiz binişini giyen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN yaptığı konuşmaya kendisine verilen fahri doktora ünvanı dolayısıyla üniversitemiz yönetimine teşekkürlerini ileterek başladı ve üniversitemizin kuruluşunun 10. kuruluş yıl dönümünü kutladı. 

Akif’in hayatının en az eserleri kadar muhteşem bir şiir olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanımız “Ben özellikle gençlerimizin, Mehmet Akif’i çok iyi tanımalarını, onun hayatını kabullerini ve reddiyelerini çok iyi tahlil etmelerini isterim. Hatta Safahat’ı başınızın altında, yastık altı kitabı olarak özellikle değerlendirmenizi sizlerden isterim" diye konuştu.

"Akif dün kimlerle mücadele etmişse, biz de bugün o anlayışın temsilcileriyle mücadele ediyoruz "

Cumhurbaşkanımız sözlerini şöyle sürdürdü: "Şundan emin olun, O gün Akif'in karşısında kimler dikilmişse bugün de aynı zihniyet bizim karşımıza dikiliyor. 16 Mart 1920'de İstanbul'da işgal kuvvetlerini alkışlarla, bayraklarla, sevinç çığlıklarıyla karşılayanların bakiyeleri, bugün de yabancı ülkeleri Türkiye'ye müdahale etmeye çalışıyorlar. O dönemde nasıl millet varıyla, yokuyla bağımsızlık mücadelesi verirken, mandacılığı kurtuluş olarak görenler mevcutsa, bugün de aynı anlayışa sahip olanlar var. Kalemini işgal kuvvetlerinin emrine verenler o günde vardı, televizyon ekranlarından, gazete köşelerinden NATO’ya, Avrupa Birliği'ne, şu veya bu ülkeye yalvaran müstemlekecilere bugün de şahit oluyoruz. Aradan yaklaşık 100 yıl geçse de bu zihniyet değişmemiştir. Birileri, taşeronluk yapmayı, başka ülkelerin nüfuz ajanı olmayı, bize gazetecilik, akademisyenlik, ilericilik diye yutturmaya çalışıyorlar."

"Üniversiteyi öğrencilerin ayaklarına götürdük"

76 üniversite ile yola çıktıklarını, şu anda Türkiye'de 193 üniversitenin bulunduğunu anımsatarak, "Bazıları dediler ki 'Üniversite açmak problemi çözmez.' Peki problemi ne çözer? Hakkari’nin ücra köşesindeki bir çocuk, bir genç, acaba üniversite için İstanbul'a, Ankara'ya nasıl gelecek, bunun hiç değerlendirmesi yapıldı mı?" diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversiteyi Hakkari'ye öğrencilerin ayağına götürdüklerini belirtti. Oradaki öğrencinin, üniversite tahsilini görebilmesi için kendileri bu dertle dertlenirken, birilerinin de çıkarak molotoflarla üniversiteleri yakmaya çalıştıklarına işaret eden Cumhurbaşkanımız "Bunlar, benim oradaki Kürt kardeşimin, Kürt evlatlarımızın temsilcisi olabilir mi? Mümkün değil. Ülkemizin son 13 yılı tüm maskelerin düştüğü gerçek yüzlerin ortaya çıktığı bir dönem olmuştur."

"Yavrularımıza bedel ödetmeyeceğiz"

"Bir bakıyorsunuz birileri köşelerinden darbe çığırtkanlığı yapıyor, bir diğeri terör örgütüne göz kırpıyor" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanımız, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Hepsi birden bu ülkenin çocuklarının birbirini kırdığı o kara günleri özlüyor. Ama biz bunlara bugüne kadar fırsat vermedik, vermeyeceğiz. Çünkü biz bedel ödedik. Yavrularımıza bedel ödetmeyeceğiz. Biz o günlerden geldik. İçinizde inanıyorum ki aynı şekilde bizim jenerasyonda olup da o bedeli ödeyenler var. Ama bundan sonra bu ödenmesin istiyoruz. Bu mücadeleyi sizlerle bu ülkeye ve bu millete hizmet etmeyi kendine şiar edinen hocalarımızla akademisyenlerimizle birlikte yürüteceğiz. Bunu Asım'ın Nesli olmaya aday bilinçli genlerimizle çalışkan, başarılı öğrencilerimizle gerçekleştireceğiz." şeklinde konuştu.

Konuşmalarının ardından Rektörümüz Prof. Dr. Adem KORKMAZ tarafından Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’a, doğal mermer taş kırıklarının öğütülmesi ve toz haline getirilmesi ile kumlama tekniği kullanılarak hiçbir renk maddesi kullanılmadan oluşturulmuş olan Cumhurbaşkanımızın annesi Tenzile Hanım ve kendisinin yer aldığı portre hediye edildi.  

Program, "I. Uluslararası Mehmet Akif Ersoy Bilim ve Sanat Ödül Töreni” ile devam etti. Cumhurbaşkanımız tarafından bilim kategorisinde “Fen ve Sosyal Bilimler” alanında Prof. Dr. Zekai ŞEN’e ve Prof. Dr. Teoman ŞABAN DURALI’ya; sanat kategorisinde “Sanatta Başarı ve Türk İslam Kültürü Hizmet Başarı Ödülü”nü Diriliş Ertuğrul dizisinin senaristi Mehmet BOZDAĞ’a ve Kenan SOFUOĞLU’na kendisi yurtdışında olması sebebiyle ödülü Türkiye Motosiklet Federasyonu Başkanı Bekir Yunus UÇAR’a;  “Mehmet Akif Ersoy Özel Ödülü”nü ise rahatsızlığı nedeniyle törene katılamayan Mehmet Ertuğrul DÜZDAĞ’a verildi.

Tören Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Üniversitemiz resim sergisini gezmesi ile son buldu.

Görseller