Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Mehmet Akif Ersoy Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen İstiklal Marşı’nın Kabul Edilişinin 100. Yılında 10 Kıta 1 Vatan, İlelebet İstiklal Söyleşileri’nde “İstiklal Marşı'nın Yazımı ve Milli Marş Olarak Kabul Edilmesi” Konuşuldu.
MAKÜ Mehmet Akif Ersoy Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin düzenlediği 10 Kıta 1 Vatan, İlelebet İstiklal Söyleşileri kapsamında moderatörlüğünü İlahiyat Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Kübra Yılmaz’ın yaptığı söyleşiye araştırmacı İbrahim Öztürkçü konuşmacı olarak katıldı.
Youtube ve Zoom uygulaması üzerinden gerçekleştirilen ‘İstiklal Marşı'nın Yazımı ve Milli Marş Olarak Kabul Edilmesi’ konulu söyleşide toplumları yönlendirmek için propaganda, hitabet ve marşların önemli görevler üstlendiği, marşların toplumlara büyük coşku verdiği vurgulanırken özellikle 18. yüzyıldan itibaren marşların toplumların psikolojisini etkileyen dinamikler olduğu, marşların toplumları aynı ülkü ve ruh etrafında toplayabilmek için önemli olduğu vurgulanarak kahramanlık duygularını tetiklediği ifade edildi.
“Akif, toplumun aleyhinde olan her şeyi eserlerinde işlemiş ve tamir etmeye çalışmıştır.” vurgusunu yapan Araştırmacı İbrahim Öztürkçü sözlerine şu şekilde devam etti: “Trablusgarp Savaşı ve Balkan Savaşları Akif’i çok etkiledi. Safahat adlı eserin toplumun sıkıntılarını ele alan manzum bir tarihi roman özelliği bulunuyor. Safahat’ta Akif’in gördüklerini anlattığı mısralarda adeta haykırışlarının duyulduğunu söyleyebiliriz. Akif çok etkilendiği Balkan Savaşları’nın yüreğinde hissettirdikleriyle, İstiklal Marşı’nın yazımına hazırlık aşamasını başlatmış oldu. Akif milli marşın yazılmasına para ödülü olduğu için başlangıçta katılmamış ancak yoğun istek üzerine ödülü almama şartıyla ikna olmuştur. Onu yazdığı marş mecliste 12 Mart 1921 tarihli oturumda milli marş olarak kabul edilmiştir. Akif “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” anlayışıyla hareket etti. Marş kabul edildiği ilk günden beri halk tarafından benimsenerek coşkuyla söylenmektedir.”
Söyleşide ayrıca İstiklal Marşı’nın yoğun yıkımın olduğu ve milletin zor günlerini geçirdiği bir atmosferde kaleme alındığı üzerinde durularak, ‘Korkma’ ile başlayan marşın millete umut ve güç aşıladığı ve İstiklal Marşı’nın tam da ihtiyaç duyulan bir anda toplumla bütünleşen bir marş olarak benimsendiği vurgulandı.
Akif’in Çanakkale Şehitlerine, İstiklal Marşı ve Safahat adlı eserleriyle daha bilinir olduğu ve hala hakkında en çok araştırma yapılan şahsiyetlerden biri olduğunun vurgulandığı söyleşide Asım kitabının özellikle gençler tarafından okunup anlaşılması gereken bir rehber konumunda olma özelliği belirtilmiş ve gençlerin Safahat’taki derin anlamları keşfettiklerinde Akif’in gelecek nesillere aslında kültürel bir hazine bıraktığının anlaşılacağına dikkat çekildi.